Akhtar özellikle vurgulamak istediği hususun, Sekülerliğin tarihsel gelişimi ve Avrupa’daki son durumu dikkate alındığında Kur’an’ın Allah inancı bağlamında küfür kavramını modern dünyada biz Müslümanların bunu nasıl anlamamız gerektiği sorunsalı olduğunu belirtti. Küfür ve şirk için modern dünyada bugün ne söylenebilecek? Bugün yaygınlaşan doğaüstünü tanımama düşüncesi, neredeyse dört yüz yıla yakın özellikle Avrupa’da sadece Tanrı değil, aynı zamanda manevi varlıklar olarak düşünülen, görülmeyen; varlıklara kadar sadece İslam’la ilgili değil, hem Hıristiyanlık hem diğer dinler için de geçerli bir problem oluşturmaktadır.
Modern Batı dünyasında, modern sekülerizm değişik şekillerde ortaya çıkmaktadır. Örneğin inkar, tanımama son yıllarda özellikle hem monotizm (‘tekçilik’) dediğimiz tek tanrı anlayışını, hem onunla birlikte İslam’ın Tanrı anlayışını; sadece basitçe inkar etme değil, yani (tanımlama değil) aynı zamanda sanatsal ve alçaltıcı tarzda kendisini göstermektedir. Karikatür olayını hatırlayınız. Bu açıdan bugün farklı bir durumla karşı karşıyayız.
Bu konuşmamı Sünni gelenek içinden gelen birisi olarak yapmaktayım. İslam Felsefesinde, İbn Rüşd dışında, özellikle İslam toplumunun değerleriyle bağdaşmayan bir takım yanlış yaklaşım ve anlayışlar söz konusudur. Felsefe alanıyla ilgili ben ve Halil Rahman’ın dışında çok az insanın bu alana ilgisi söz konusudur. Diğer bir ifadeyle, Müslüman toplumlarda felsefi anlamda bir zafiyet var. Müslümanlar hem ahlaki, hem düşünsel olarak İslam’ın sahih felsefesini canlandırmanın yollarına bakmalıyız.
Müslüman kelamından önce Hıristiyan Kelamı söz konusudur. Kelam, Hıristiyan ilahiyatında merkezi bir yer tutmaktadır. Müslüman Kelamı ise; büyük ölçüde vahye dayandığı için Hristiyan Kelamından farklıdır. Tenzil, yani yukarıdan kısım kısım indirilmiş ve tartışması yapılmıştır.
Çalışmamda bir insan tabiatı konusunu, bir de dış tabiatı, dış dünyayı ele alıyorum. Doğaya ilişkin açıklama yapmaya gerek duymamın sebebi, farklı anlayışların bu alanda mevcut olmasıdır. Hıristiyanlığın tabiat, doğa anlayışı yaklaşımıyla, İslam’ın tabiat, doğa anlayışı birbirinden farklıdır. Modern dünyada Müslümanlar, bana göre, seküler insanlara göre daha mutludur.
Dış dünyayı okumak gerekiyor. Modern düşüncede artık doğanın arkasında bir şey aramak gereksiz görülmektedir. Yeniden doğanın okunması gerekmektedir, bu bir imkandır. Dolayısıyla bu okumada bizim söyleyeceğimiz, yapabileceğimiz hususlar bulunmaktadır. Çevre, çevreye duyarlılık, küresel sorunlar, küresel kapitalizm ve tüketicilik… Bu hususlar da bu çerçevede insan tabiatıyla, dış tabiat, dünya arasındaki ilişkilerin tanzimi ve bakış açısıyla ilgilidir. Bu işin ahlaki, etik boyutlarının bulunduğunu göstermektedir.
İngilizcede kullanılan iki kavram var: Birisi emperyalizm kavramı diğeri de kolonyalizmdir. Kolonyalizm bir coğrafyayı işgal ederek doğrudan o ülkeyi yönetmek ve idare etmektir. Dikkat ederseniz İslam dünyasında yayılımla birlikte farklı dinler, farklı inançlar, farklı kişiler hayat sürebilmiş ve hayatta kalabilmişlerdir.
Şunu da belirtmekte yarar var; İslami yayılım veyahut fetih, yönetim altına alma Müslüman olmayanların yayılımdan farklılık arz etmektedir. Fransız, Hollanda, İngiliz, Alman (nispeten de olsa); bunların yayılma temelinde ekonomik çıkar, ticari anlayış ve hegemonya yatmaktadır. Farklı nedenler söz konusudur. İngiltere’nin, Londra’nın zenginliği dışarıdan gelenlerle mümkün olmuştur.
Klasik İslami disiplinlerin doğrudan Çıkarlarla herhangi bir ilişkisi yoktur; kendi düşünsel değer perspektifiyle ilgilidir. Şimdi oluşmuş olan bu klasik disiplinlerin modern dünyada aynen benimsemek mi yoksa bunun yerine başka şeyler getirmek mi gerekir? Kur’an’da yer alan hususların bir kısmı, ilke düzeyinde ve ibadetlere ilişkindir. Biz şu iki şeyin ayrımını yapabilirsek, bu sorunun cevabını verebiliriz. Kur’an’da ilke düzeyinde bulunanlar ve aşkın olan hususlarla; yerel olan, zaman ve mekana ilişkin uygulamalar arasını, anlayışlar arasını ayırabilirsek, bu soruya cevap verebiliriz.
Pazartesi günü Doç. Dr. Shabbir Akhtar, yeni yayımladığı Müslümanların Gözünde İncil – Pavlus’un Galatalılara Mektubu üzerine akşam saat 19.00’da Enstitü merkezinde konuştu ve kitabı yazış serüvenini anlattı. Pavlus’un mektubunun önemi ve Hristiyanlığın uluslararası bir din haline getirmeyi nasıl başardığını belirtti. Mektupta yer alan ana konuları ve duyulan tepkileri dile getirdi.
Her iki toplantı da yoğun bir ilgi söz konusuydu. Sorulan sorular ve cevaplarla konular aydınlatılmaya çalışıldı. Konuşmacıya plaketleri takdim edildi.