Prof. Dr. Oliver LEAMAN, sözlerine, konuşmasının hedefini belirleyici bir soruyla başladı. "İslam Felsefi’nin gelişimi Yahudî ve Hıristiyan kültürü içinde nasıl gelişim gösterdi?"
Müslümanlar, kendi öğretilerine sahip, farklı medeniyetlerle temasa geçtiler. Bu dönemde, müslümanlar diğer medeniyetlerin bilgi birikimini bilmek istiyorlardı. Ellerinde bulunan Kur’ān’la birlikte, mevcut bilgilerden yararlandılar. Bu tarz düşüncenin yanı sıra, katı tutumlu ve farklı görüşler de vardı.
Müslümanlar Kur’ān’ı Kerim’i “Allah’ın kelamı” olarak kabul ediyordu. Yunan Felsefesi, aklı önemli sayıyordu. Aralarında, diğer ilim dallarının Kur’ān eşliğinde öğrenilip öğrenilemeyeceği tartışılıyordu.
Prof. Dr. Oliver LEAMAN konuşmasında “zamanın doğası”, “nedensellik” “felsefe ve dinin çelişir gibi görünmesi” mes’eleleri üzerine açıklamalarda bulundu. Bu sebeple felsefeciler, felsefe ve İslam Düşüncesinin akılcı bir biçimde bir araya getirilmesi gerektiğini savunuyorlardı. Felsefe ve din uygunluk taşısın diye orta nokta bulma cehdinde bulundular. Olan biten ile din arasında bir ilginin bulunduğunu söyleyen konuşmacı,”Kur’ān’ın akılcı yaklaşıma uygun olduğunu”ifade etti.
Anlamanın genel yolu felsefedir. Akılcı bir açıklamayla karşılaşamıyorsak, buna yaklaşamamışızdır. Filozoflar “akıl”ve”akılcılık” ile ilgili ifadeyi tekrarlarlar. Kur’ān “düşün/ünüz = tefekkür edin/iz”, “anla/yınız”der.Yine filozoflar Allah’ın farklı kişilere,,farklı biçimlerde hitap ettiğini savunurlar. Kur’ān’ın dilinin her seviyede, eşit anlaşılırlıkta olduğunu ancak herkesin akılcı hitap edilmeyi istemeyebileceğini belirtirler.
Kur’ān’ın dili anlaşılır ve akıcıdır. Hepimiz farklıyız, yaklaşımlar farklıdır. İslam düşünürleri de din ile felsefeyi uzlaştırmaya çalıştılar. Bu onların çok şey biliyor olduğu anlamında değil, ancak gerçeği biliyorlar. Böyle bir düşünme biçimi İslam Kelamı’na gayet uygundur.
Kur’ān’ı Kerim’de bildirilenlere göre Yahudi ve Hıristiyanlar gerçeğin bir bölümüne ulaşmışlardır. Felsefeciler ise akıl yoluyla ulaşmışlardır. İslam düşünürleri bir şey İslami değilse kullanılmaz görüşünü kabul etmezler.
İslam’ın ilk yıllarında müslümanların kendilerine güveni yüksekti. Diğer medeniyetlerin (Yunan, Hind) düşüncelerini kullandılar. İlk devirlerde çeşitli ilim dalları gelişti, ilim adamları değişik tartışmalar yaptılar. Bunun sonucunda bilim, felsefe ve kültür merkezleri oluştu. O sıralarda İspanya’da ellibin (50.000) kitabı bulunan kütüphaneler vardı. Fransa’da, Fransız Kralı’nın elli (sadece 50) kitabı vardı. Fakat onları okuyamıyordu. Çünkü okumayı bilmiyordu. Bununla birlikte müslümanlar bilgiye açık, onu kullanmaya hazırdı.
Zamanla Batı’da tıp, matematik, astronomi gibi ilimlere ihtiyaç duyuldukça İslam Dünyasına başvuruyorlardı. Bu bilgileri İslam düşünürlerinden tercüme ettiler. Bunun sonucunda Rönesans gerçekleşti.
Bin yıl önceki konuma çıkmak için entelektüel çevreyle ilişkiler gerekmektedir. İslamın ilk zamanında ilim adamları çalıştılar. Şimdi ise İslam Dünyasında pek olumlu gelişme yer almıyor. Büyük oranda güven eksikliği gözlemleniyor.
Felsefe olarak, İslam Felsefesi önem kazanmalı. Geçmişe bakarak gelecekte nerede olacağımızı anlamaya çalışmalıyız. Dinlerin yaklaşımı böyledir. Dinler geçmişten bahseder. “Geçmişten ders çıkar”, “davranışını düzelt” der.
LEAMAN, kendisine sorulan sorulara cevap kısmında, aşağıdaki kanaatleri açıkladı.
1- Bir şey gerçek olabilir. Bu gerçeğe ulaşmanın birden çok yolu da olabilir.
2- Bir şey hem felsefi hem de dini açıdan doğru olabilir. Felsefi olanı dini unsura; dini olanı da felsfi unsura çevirebilmek gerektiğini vurguladı.
3- Dini davranışı benimsemenin çok çeşitli yolları olabilir:
a) İçe dönük olabilir, bu durumda saldıracakları için savunmaya yönelik davranılır.
b) İyimser olabilir. Kendine güveni büyüktür. Böylesi durumda da, diğer fikirler sizi rahatsız etmeyecektir.
4- İslam’ın Felsefesi ile İslam Felsefesi’nin ayrı anlamlara sahip olduğunu açıklayan Oliver LEAMAN, İslam Felsefesi’nin değişik unsurlar tarafından üretilmiş düşünceleri kapsadığını belirtti. Müslümanların düşüncelerine Arap, Türk, İran, Yahudi pek çok unsurun katkısının bulunduğundan bahsetti.
5- İslam Felsefesi’nin Dışsal Etkileri arasında Hind, İran, Grek Felsefesinin bulunduğunu açıkladı. Bu fikir akımlarının önemli olduğunu vurguladı
Konferansın sonunda, Prof. Dr. Oliver LEAMAN’a, Enstitü Başkanı Fevzi ÜSTÜNDAĞ tarafından, günün anısına bir plaket takdim edildi.