19 Kasım 2011 Cumartesi günü Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Halil Rahman Açar tarafından Kur’ān’ın en temel kavramlarından biri olan “ubūdiyyet” hakkında gramatik ve delalet ettiği anlamlar yönünden irdeleyen bir çalışma sunuldu.
Ubūdiyyet kavramı insan-Allah arasındaki ilişkiyi düzenleyen hem itikadi hem de ameli göstergeleri bulunan geniş bir anlama sahipken zamanla anlam daralmasına nasıl uğradığını belirten Açar, kavramın Arapça a b d (عـبـد) kök fiilinin masdarı olduğunu belirtmiştir. A b d kelimesi Kur’ān bağlamında yaratılmışlar sınıfından hür insana tekabül ettiğini fakat daha sonra hürriyeti kısıtlanmış olan insan, köle anlamını da almıştır. Açar, Kur’ānın insanların (Peygamberler, Müminler, Hıristiyanlar ve Müşrikler), görünmeyen varlıkları ve Allah’a ortak kılınan nesnelerin a b d (عـبـد) ve ubūdiyyet(عبوديّة) kelimesiyle nitelendirdiğine dikkat çekmiştir. Kur’ān gerçekte Allah’a a b d (عـبـد) olmayı emretmekte, diğerlerine yapılan a b d (عـبـد)‘lığı ve ubūdiyyeti (عبوديّة) reddetmektedir.
Ubūdiyyet kavramının hem tabii (doğal) hem iradeye dayalı yönüne değinen Açar, yaratılmış olma hesabiyle tüm varlıkların (insanın, tabiatın, melekler ve cin gibi görünmeyen varlıkların) yapmış olduğu ubūdiyyete tabii (doğal) ubūdiyyet, insanın iradesi ile yapmış olduğu ubūdiyyete ise iradeye dayalı ubudiyyet içinde değerlendirilebileceği ve insanın kendi iradesi ile yapmış olduğu ubūdiyyeti deolumlu ve olumsuz ubūdiyyet olarak iki kısma ayırılabileceğini açıklayan Açar, olumlu ubūdiyyeti Allah’a yapılan ubūdiyyettir, olumsuz ubudiyyet ise insana (peygambere, dinin inananları arasında ilim adamlarına; tarihi, toplumsal süreç içerisinde ortaya çıkan güç ve yöneticilere) ve soyut ve somut varlıklara yapılan ubūdiyyet olarak açıklık getirmiştir.
Allah’a yapılan ubūdiyyetin hem bilgi ve inanca hem de bilgi ve amele dayanması gerektiğini belirten Açar istiğna, istikbar, tuğyan ve yanlış geleneğe bağlılığın ubūdiyyyeti engellediğini söylemiştir. Allah’a ubūdiyyetin tezahürlerinin ise hem dışsal hem içsel göstergeleri olarak; 1. Dışsal düzenleyiciliği ve imkanı gerektiren salat, savm, hac ve zekat gibi ibadetler. 2. İçsel yaşantıda yapılması gerekenler bunlar; hayatın akışı içinde Allah’ı unutmama, hatırda tutma yani hesabının verileceği şeyler yapma buradaki anlam zikr’dir ve fakat günümüzde sadece Allah’ı anmak anlamında sınırlandırılmıştır. Şükür, tevekkül vs.
Böylece insan - Allah ilişkisini düzenlemeye yönelik ubūdiyyet kavramı insan - insan ilişkisinin sınırlarını çizmiş yani Kur’ān’ın dünya görüşü insanın hem rabliğini hem köleliğini kaldırmıştır.
Çalışma katılımcılardan gelen sorulara verilen cevaplarla sona erdi.