Bekir DEMİRKOL: Seminer katılımcılarından “Sizin neye ihtiyacınız var?” sorusuna cevaplar almak ve izleyeceği yöntemi uygulamak üzere “Annem Babam beni yetiştirirken nerde hata yaptılar?”, “Çocukları yetiştirirken zorlandığınız konular neler, nerelerde sorunlar çıkıyor?”, “Neleri bilsen faydalı olurdu, senin için?” şeklinde sorularına cevap yazmalarını istedi. Aldığı yazılı cevaplardan yola çıkarak sorunlara çözüm önerilerine başladı.
İkinci çocuk dünyaya geldikten sonra ikinci çocuğun kıskançlık duygusu nasıl önlenir? Sorusuna “Çocuklar niye kıskanır? Sorusunu sorarak, sevginin çocuk için her şey ve hayatının kaynağı olduğunu, sevgiyi paylaşmak istemediğinden düşman kardeşler konumunda olacağını, kıskançlığın sevginin paylaşılması sorunu olduğunu, sevginin eşit paylaşımının önemini, tarihten ve günümüzden örnekler ve olaylarla açımladı.
Kendi yetersizliğimiz, çocukların değil de başkalarının yetersizliği. Çocuklara doğruyu iyiyi nasıl anlatabiliriz? Sorusuna; Kişi ve birisi olmanın farkındalığına vurgu yaparak “Sen yaratılmışların zümresi ve özüsün, Allah seni (kerim) mükemmel bir şekilde yaratmıştır.” Sözlerinden sonra, “Eziklik duygusu sendedir. Eksiklik hissetmek daha iyiye yönelmek ayrı şey, bir de ezikliğin altında çökmek ayrı bir konu.” Olduğunu belirterek, “Sen kendini nasıl görüyorsun?” sorusunu yönelterek “olduğun” gibi görme ve algılamanın önemine dikkat çekerek, “Eksiksen eksikliğini geliştirmeye çalış, hangimiz mükemmeliz ki? ‘Allah’ın laneti benim üzerimedir.’ demenin alemi yok.” şeklinde izah ettikten sonra ‘fıtrat’ vurgusu yaparak, gerçekçi bir biçimde kendimizi keşfetmemiz ve kendimizden haberdar olarak, kendimiz olmamız gerekliliğini önerdi.
Bekir DEMİRKOL: “Kendine yabancılaşma” vurgusu yaparak; eğitimin şekillendirme, bir anlamda beyin yıkama olduğunu, bir şekilde beynimizin yıkanmış olduğunu, kendimize yabancılaşmış olabileceğimizi, insan tabiatının gereklerinin ne olduğunu, zevklerinin ne olduğunu, sinirlenmenin ne olduğunu bilmemizin gerekliliğini belirterek, insandaki iç sesin şeytani ve rahmani yönlerine değinerek, sana öğretilenlerin (hayat ve din hakkında) seni kendine yabancılaştırabileceğini, sana öğretilen İslam daraltılmış İslam olduğu için, dünya ve ahiret saadeti için olan İslam’ın evrensel boyutunu göremeyebiliyoruz, bu yüzden rahmani iç sesine kula vermeyi, sabah akşam kendini dinlemeyi tavsiye etti ve “Buna kendini terbiye etme denilebileceğini.” söyledi.
“Anne ve babanın çocuk yetiştirirken yaptığı hatalar” sorununu ele alarak, burada çocuk yetiştirirken sevginin doğal ve içtenlikle gösterilmesinin gerekliliğinden bahsederek, bireyde özgüvenin tesisi için bunun önemini belitti ve bizim içinde bulunduğumuz coğrafyanın terbiye usulünün sıkıntılı olduğunu, terbiyenin korku temelli, emir komuta zinciriyle yapılma eğiliminin sakıncalı olduğunu, bunun kişiye yakın ve sevgi temelli olmamasından kendine yabancılaşmaya ve özgüven eksikliğine götürdüğünü, örnek olaylardan yola çıkarak belirtti. Çözüm olarak kimlik ve kişilik oluşumunda sevgi ve güven ortamının önemli olduğunu, sevgi gösterilen kimsenin şımarmayacağını ve kullanılamayacağını söyleyerek, insanın gelişim evrelerini bilmenin gerekliliğini ve çocuk psikolojisi kitaplarından birisini okumayı tavsiye etti.
Bizim toplumuzun kuralcı ve sınırlayıcı olduğunu, bu konuda akademik araştırmaların da genç girişimcilerin azlığını ortaya koyduğunu, bizim kültürümüzün özellikleri girişimci yetiştirmeye müsait olmayacağını, ancak her türlü başarısızlığı anne ve babadan bilmememiz gerektiğini, bu durumun bilincinde isek, bunu tersine çevirerek üstesinden gelebileceğimizi ve değiştirebileceğimizi söyledi.
Bizim kültürde genç erkek ve kızın kendi düşüncesini söyleyemediğini, ama helal süt emzirdiysen korkmaman gerektiğini, her şeye rağmen gayret içinde olunduğunda özümüzün ve bizi çeken şeylerin farkına varacağımızın, “evladın seni sorguluyorsa, korkma sana isyan bayrağını çekmek için değil, etrafında olan şeyleri anlamak içindir.” diyerek bilincin oluşması için bunun gerekli olduğunu belirtti.
Bekir DEMİRKOL: Türkiye’nin sorunlarının sanılandan fazla olduğunu, düşünce değiştirdiğimizi, tavır ve yön değiştirdiğimizi, yani çocuk yetiştirirken sandığınızdan çok sıkıntı çekeceğimizi, çünkü iki medeniyet birikimi içinde bulunduğumuzu örnekleyerek açıklamaya başladı. İnsan tabiatına güvenmemiz gerektiğini, yolumuzda giderken tökezleyebileceğimizi bundan korkmamamız gerektiğini, paniklemeden insan tabiatına güvenerek yürümemiz gerektiğini vurguladı.
Anneyim çocuklarım beni örnek almak istemiyor? Sorusuna; Erkek ve kız çocuğunun anne babayı örnek aldığını, eğer kendinle uyumlu örneklik oluşturuyorsan bunun doğru olduğunu, ancak kendinde olmayanı çocuktan istersen, çocuk sendeki çelişik durumu gördüğü için birbiriyle çelişen tablonun oluşacağını, ama aslında fıtratta bunun böyle olmadığını, mükemmel rol model olmaktan ziyade kendin olmanın önemli olduğunu, kimlik ve kişilik sorunlarının aşılmasının gerekliliğini, bu konudaki katılımcı deneyimleri paylaşım ve örnek olaylar üzerinden açımladı.
Kendi içsel devrimini gerçekleştirmemizin ve değişimin mümkün olduğunu görmemizin, insanların pavlov’un köpekleri olmadığını görmemizin yeterli olduğunu, kendimizi mahrum bırakmadan gerçeklerle yüzleşerek yeni ve dengeli davranışlar geliştirebileceğimizi, insan tabiatına yöneldikçe insan tabiatını tanıyacağımızı ve aşama kaydedeceğimiz potansiyel durumların elimizde olduğunun keşfedileceğini örneklerle izah etti.
İnsan tabiatının sağlam olduğunu, rahat olunması ve kaygıdan uzaklaşılmasını, çocuk içinde bulunduğu güven ve sevgi ortamında kendini gerçekleştireceğini ve tabiatının gereğini yerine getireceğini yani büyüyeceğini, asıl fazla endişe ve kaygının ona yansımasının tabiatını bozacağını, çocuğun yanında destek olarak kendi çağının sorunlarıyla başa çıkacak donanımlar edinmesinin sağlanmasının yeterli olacağını belirterek, kalıpların dışında ezber bozarak konulara bakmaya çalıştığını belirterek semineri sonlandırdı.
Enstitümüzce seminere katkılarından dolayı Yrd. Doç. Dr. Bekir DEMİRKOL’a bir plaket takdim edildi.