Bilal SAMBUR: Modern psikoloji, genel olarak insan kişiliğine ve psikolojisine dair bir bilim olarak bilinmekte olduğunu. Ancak bu yaygın kanının aksine modern psikolojide ruhun reddedildiğini ve kişilik kavramı ise belirli şartlar dâhilinde araştırma konusu haline getirildiğini. Psikoloji, ruh (psiko) ve bilim (lojik) şeklinde ruh bilimi anlamına gelen iki kelimeden oluştuğunu. Modern psikoloji, ruh bilimi olmayı reddeden bir anlayış üzerine kurulduğunu. Psikolojide hiçbir şekilde ruh kavramına yer verilmediğini belirterek konferansına giriş yaptıktan sonra Bilal SAMBUR: “Ruhu reddeden modern psikoloji, salt insan bilimi olmayı da reddetmiştir. Psikoloji, kendisini insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim olarak tanımlamaktadır.
Hayvan davranışlarından hareketle insan davranışlarının anlaşılıp ve açıklanabileceğini iddia eden psikoloji, insan bilimi olmaktan kendisini çıkarmıştır. Psikoloji, salt insana odaklanan bir insan bilimi olmalıdır.
Modern psikolojide Freud’un öncülüğünü yaptığı psikanaliz, bilinçaltına ve çocukluk dönemine odaklanmaktadır. Bilinçaltı, insanın istenmeyen cinsellik ve saldırganlık gibi duygu, düşünce arzularının depolandığı yerdir. İnsan, bilinçten ziyade bilinçaltının kontrolündedir. İnsan kişiliği, id-ego-süper ego denilen farklı psikolojik katmanların çatışma alanıdır. Psikanaliz, sanat, edebiyat, felsefe, ilahiyat, siyaset başta olmak üzere bütün insani alanları etkilemiş en güçlü akımdır. Psikolojide psikanalize Birinci Güç denilmektedir.
Psikanaliz çok yaygın bir şekilde bilinmesine rağmen, modern psikolojiyi şekillendiren esas anlayış davranışçılıktır. Davranışçılık, zihin ve bilinçaltı kavramlarının bilimsel olarak incelenemeyeceğini, bunların felsefi kurgular olduğunu iddia etmektedir. İnsan onuru ve özgürlüğü kavramlarının davranışçılık açısından hiçbir anlamı bulunmamaktadır. Psikoloji, insanın ölçülebilir ve gözlenebilir davranışlarını inceleyen bilim olmalıdır. Başka bir ifade ile psikoloji, davranış bilimidir. Modern psikolojiyi şekillendiren hâkim akım davranışçılıktır. Davranışçılık, psikolojide İkinci Güç olarak adlandırılmaktadır.
Psikanalizin bilinçaltı ve çocukluk vurgusundan, Davranışçılığın davranışı ölçülebilir ve gözlenebilir olmasından rahatsız olan Maslow, May ve Rogers gibi psikologlar, insanı esas alan İnsancıl Psikoloji adı altında yeni bir yaklaşım geliştirdiler. İnsancıl psikologlara göre psikoloji, bir insan bilimi olmalıdır. İnsan bilimi olmayan bir psikolojinin, insana anlamlı perspektifler sunması mümkün değildir. Hümanist psikoloji, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından çıkan Amerika ve Avrupa’nın yaşadığı sorunlara yeni bir yaklaşım getirmeye çalışmaktadır. Amerikalı hümanist psikologlar arasında iyimserliğe vurgu ön planda iken, Avrupalı hümanist psikologlar arasında ise kaygıya vurgu, merkezi bir yer tutmaktadır. Hümanist psikoloji, modern psikolojide üçüncü güç olarak bilinmektedir.
Hümanist psikoloji, özünde insanın iyi olduğunu esas almaktadır. Olumsuz, kötümser ve karanlık bir insan tasavvuru hümanist psikolojide bulunmamaktadır. İnsan, kendisini geliştirecek ve inşa edecek zengin bir kapasiteye ve yeteneklere sahiptir.
Freud, insan hayatında çocukluk döneminin özellikle 0-5 yaş arasının insan kişiliğini bütün hayat boyunca etkilediğini düşünmektedir. Başka bir ifade ile insan kişiliği çocukluğunun mahkûmudur. Hümanist psikoloji yönelik olarak insanı anlamaz ve hiçbir dönemle insan kişiliğini kısıtlamaz. Hümanist psikolojide insan kişiliği sürekli olarak gelişen ve geleceğe bakan bir yönelim içindedir.
Psikanaliz, insan kişiliğinin çocukluk döneminde yaşanan olumsuz anılar ve yaşanan travmalar tarafından belirlendiğini söylerken, davranışçılık uyaran-uyarılan ikilemi ve ödül ve ceza durumunun insan davranışının şekillendirildiği ve şartlandırıldığını iddia etmektedir. Psikanaliz ve davranışçılık, determinist teorilerdir. Hümanist psikoloji, insan davranışını belirli bir determinizme mahkûm etmeyip her bireyin özgür iradesiyle davranışlarını oluşturduğuna vurgu yapmaktadır.
Psikanaliz, anormal kişiler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda insana dair teorilerini ortaya koymaktadır. Hümanist psikoloji, anormal insanları değil, normal ve sağlıklı insanların insanın anlaşılmasında esas alınması gerektiğini savunmaktadır.
Psikanaliz, insanın bilinç düzeyini önemsemekte, insan kişiliğinin anahtarının bilinçaltında yattığını iddia etmektedir. Hümanist psikoloji, insan kişiliğinde karanlık gizemli bölgeler tasavvur etmemektedir. Hümanist psikoloji, bilinçaltı kavramını esas almayıp, insanın bilinçlilik halinin esas alınmasını savunmaktadır.
Psikanaliz, insanı çocukluktan bir türlü kurtulamayan çocuksu bir varlık olarak tasavvur etmektedir. Hümanist psikoloji, insanı çocuksu bir varlık olarak olgun bir kişilik olarak öne çıkarmaktır. İnsanın temel görevi, kişiliğini sürekli olarak olgunlaştırmak ve geliştirmektir.
Modern psikoloji, büyük ölçüde fizyolojinin etkisindedir. İnsan psikolojisin temelinin fizyoloji olduğuna dair yaygın bir görüş mevcuttur. Hümanist psikoloji, insan kişiliğini fizyolojiyle değil, insanın içsel ve sosyal kapasitesiyle temellendirmektedir.
Psikanaliz ve davranışçılık, insan kişiliği konusunda bütün insanların ortak ve genel geçer özellikler taşıdığını iddia etmektedir. Örneğin etki-tepki kuramı, bütün insanların davranışlarının belirlenmesinde etkilidir. Ancak hümanist psikoloji, insanlar arası ortak davranışları bulmak iddiasında olmayıp her bireyin özgün olduğu fikrini esas almaktadır. Her birey kendisine özgü bir varlık olarak kendisine özgü bireysel farklılıklar ortaya koymaktadır.
Hümanist psikoloji, insan davranışını ve kişiliğini kontrol etme ve şekillendirme gibi bir amaç taşımamaktadır. Her birey, kendi kişiliğini şekillendirme potansiyeline, özgürlüğüne ve yeteneğine sahiptir. Her kişi, kendisini özgürce kendisine özgü olarak gerçekleştirmelidir. Kendini gerçekleştirme kavramı, hümanist psikolojinin ortaya koyduğu anahtar kavramdır. Kendini gerçekleştirmek isteyen insan, kendi hayatının sorumluluğunu üstüne almalıdır. Kişinin kendi sorunlarının çözümünü dışarıda aramasının hiçbir işe yarar tarafı yoktur. İnsan, kendi sorunlarının farkına kendisi varmalı ve kendi öz kaynaklarıyla sorunlarını çözmesini bilmelidir. Hümanist psikoloji, insanları özgün bir varlık olduklarını anlamaya ve özgünce kendilerini gerçekleştirmeye davet etmektedir.” sözleriyle konferansın soru cevap bölümüne geçildi.