Şafak URAL: Hayatında “Mantık” ve “Bilim Felsefesi” olmak üzere iki alanla ilgilendiğini, burada mantık öğreniminin bir serüvenini anlatacağını belirterek, öncelikle konu başlığımızdaki “Mantık” ve “Düşünce Biçimleri”nin aynı şeyler olmadığını, mantığın geniş anlamda günlük konuşma dilinde aynı anlamda kullanılabildiğini, ancak “Mantık’ın” bilim olarak düşünüldüğünde farklı anlam içerdiğini, matematiksel bir bilim, formel bir disiplin ve bir ispat yöntemi olarak karşımıza çıktığını vurgulayarak konferansına başladı.
Şafak URAL: Formel bir disiplin olarak mantığın içeriksiz, sembolik, yapay bir dil olduğunu, Mantıkçının öncüllerin doğruluk ve yanlışlığı ile ilgilenmediğini, ancak doğruluk değeri taşıyabilen bir yargı düşündüğünü (Buna özne, yüklem ve bağlaçtan oluşan önerme denildiğini) ve iyi bir önermeden sonuca gidilmesinin denetlemesini yaptığını belirterek, Bunun için yapay bir dile ihtiyaç olduğunu ve matematiksel işlemler yapılması gerektiğini, Bu açıdan Mantık bir akıl yürütme işleminin bir değerlendirmeye ve yorumlamaya tabi kılmadan sonucun doğrumu yanlış mı olduğuna karar verme gibi olağan üstü bir imkan sunmuş olduğunu, Mantığın kolay tarafının bize dışarıdan bir şey ithal etmeden kendi içimizde olan bize ait bir şey olması, zor tarafının size ait olan şeyin ifade edilmesinin ve anlaşılmasının olduğunu vurguladı.
Aristoteles’in kurmuş olduğu bu Mantık 18.asır Newton’un katkılarıyla dönüşümü sağlanarak bu haliyle 20.asrın başlarına B.Russell, Whitehead, Carnap vd. düşünürlere kadar geldiğini ve 20.asırda bunun dışına çıkıldığını söyledi.
Şafak URAL: Yeni bir mantık kurmanın niçin bu kadar zahmetliydi? Sorusunu sorarak “Bütün medeniyetlerin en üst noktada mantığa yer verirler. Çünkü mantık olayları ve kendimizi anlamada kullanabileceğimiz tek araç. Yalnız öyle bir araç ki iki tarafı keskin, eğer iyi kullanırsanız yararlı, kötü kullanırsanız elinizi keser.” cevabını vererek, Aristoteles’in mantığa organon (araç-alet) dediğini ve doğru düşünceyi yanlış düşünceden ayıran bir araç olarak baktığını açıkladı.
Bu haliyle Mantık yapay bir dil olarak karşımıza çıktığını, Düşünce Biçimleriyle alakasının bulunmadığını 1960’lı yıllardan sonra yeni yapay dillerin kurulduğunu ve beraberinde yeni mantıkların söz konusu olmasıyla Düşünce Biçimleriyle ilişkisinin kurulmaya başlandığının görüldüğünü belirterek, İki değerli mantık (doğru veya yanlış), Çok değerli mantık (doğru, yanlış veya belirsiz), Temperal mantık (doğru, yanlış veya belirsiz ve zamansallık), Modal mantık (değerler artıyor), Puslu mantık (olasılık doğruluk değeri) gibi mantıkları açımlayarak, elimizdeki araç değiştikçe farklı bir şeyleri çıktığını, mantığın burada düşünce biçimleriyle ilişkisinin ortaya çıktığını, bunun birazda insan aklının kesinliği, keskinliği, denetlenebilirliği, nesnelliği aramasından kaynaklandığını vurguladı.
Şafak URAL: Günümüzde Formel Mantığın dışında ama irrasyonel olmayan ve düşünce biçimleriyle daha fazla ilgilenen, formel mantıkla hep geçmişten beri çekişerek gelen İnformel Mantıktan bahsetmek gerektiğini, Türkiye’de yeni yeni çalışılan İnformel Mantığı Aristoteles öncesi sofistlerin temsil ettiğini, bunların mesleğinin mugalata yapmak olduğunu, hayatlarını mantık yani karşısındakini ikna etmeyi öğreterek idame ettirdiklerini yani akıl sattıklarını belirti.
Aristoteles’in bunlara karşı formel mantığı kurduğunu, özelliğinin dedüktif (tümdengelim) olması yani öncüllerden sonuç çıkardığını, bütün sağlam düşüncenin işleyişini temsil ettiğini, güvenilir bir yöntem sunduğunu, geliştikçe vazgeçilmez imkanlar sunduğunu, düşünceyi aydınlattığını söyledi. Mantığın dış dünya ile aklın veya bilimin veya düşüncenin ilişkisini güvenilir bir şekilde kurma olanağı verdiğini, hele karşınızda insan veya topluluğunu yargılıyorsanız elinizdeki aracın güvenilir olmasından başka sizi ilgilendirmeyeceğini, Burada birde endüktif (tümevarım) mantığın özelliğinden söz etmek gerektiğini, tek tek örneklerden genelleme yaparak çıkarımda bulunduğunu, örneklerin sıklığı ile güvenirliğini sağladığını vurguladı.
Günümüzde sofistik informel mantığın varlığını sürdürdüğünü, kültürel tarafına bakıldığında düşünce biçimleriyle anlaşılabileceğini, kültürün, tarihinin ürettiği deneyimleri yansıttığını, toplumsal, bireysel ve kültürel tercihlerin söz konusu olduğunu, informel mantıkla yapay zekâcıların (bilgisayarcılar) ilgilendiğini, insanların genellikle informel mantığa göre düşündüğünü, Benzetme yaparsak “Bir teknenin A notasından B noktasına gitmesi için 1- Motora (tutkuların-hırsların) ihtiyaç var. 2- Gitmek için isteğe ihtiyaç var. 3- İkisini bir yere götürecek dümene (mantık) ihtiyaç var.”
İşte burada düşünce biçimleri belirli noktalarda mantıkla örtüşen bir özeliğe sahip olduğunu, düşünce biçimlerinin denetlenmesinde formel mantığı dikkate almamız söz konusu olduğunu, informel mantığın ise düşünce biçimlerinin kendisi olduğunu, formel mantığın informel mantığı dışlamadığını, denetlenebilir kıldığını, İnformel mantığı kültürel birikime (medeniyete) yaslamamız, tutmamız ve açmamız gerektiğini belirterek konferansının soru cevap kısmına geçildi. Günün anısına Enstitümüz adına üyemiz Şevki Teke tarafından Prof. Dr. Şafak Ural’a plaket takdim edildi.